Son dönemlerde en çok tutkunu olunan kelime “RETRO” olmalı. Geriye doğru anlamına gelen bu kelime bize ne ifade ediyor? Sadece eski mobilyalar mı? Yeni bir salon takımını eski şekilde dizayn etmek mi? Yoksa 1970’lerin modasını yeniden tasarlayıp, moda koleksiyonları oluşturmak mı?
Eminim aranızda bir çok Avrupa şehirlerini arşınlamış hatta bunun yanına Amerika deneyimi eklemiş hatta ve hatta birde Güney Amerika yapmış kişiler vardır. Hiç düşündünüz mü neden oralarda eski yapılar korunuyor? Neden bir Avrupa şehrinde 100-200-250 ve ya daha yaşlı binalarda oturmak mümkünken bizim bulunduğumuz topraklarda bu mümkün değil?
Tamam tamam… Başlamayın şimdi bilmem kaç medeniyet, kaç imparatorluk kaç savaş gördü bu topraklar falan filan…
Bizim daha yaparken yapılara biçtiğimiz ömür 40-50 yıl. Hadi eskiden kalmadı, kalamadı koruyamadık. Ama şimdi yaptığımızın ömrünü neden daha yaparken bu kadar kısa belirliyoruz?
Daha yaparken biri diyor ki, – Yahu 40 yıl sonra buranın ne kadar değerleneceğini biliyor musunuz? Burada yapılabilecekleri bir hayal edin? Bu bina yıkılıp neler yapılabilir? Amma da çok kar edeceksiniz!..
Peki bu düşünce neden şöyle olamıyor? Yıllar sonra buraları bir hayal edin, ne kadar gelişecek, popülerliği artacak, buluşma noktası olacak ve bizim binamız yaşlandıkça değeri artacak.
Yıkıp geliştirmek yerine saklayıp değerlendirme kültürümüz malesef yok. Bunun sebebi göçebe kültürümüzden geliyor olabilir. Peki hiç mi yerleşemedik, hala mı yürümeye devam edeceğiz, hiç mi yorulmadık? Yürüdük çadır kurduk, yeri beğenmedik çadırı topladık başka yere yürüdük de yerimize gelene ne bırakıyoruz? Yeni gelen, yeni fikirleriyle hiç mi bizim bıraktıklarımızdan etkilenmesin?
Biz Türkler bence çok değişken, gelişime açık ve çabuk adapte olan insanlarız. Hemen bir lider buluruz, hemen bir devlet kurarız, hemen bir pratik yol buluruz… da.. İşte bir türlü kalıcı olamıyoruz. Kalıcı şeyler ” en azından binalar” üretemiyoruz. Her şeyin pratiğini bulmak süper bir özellik ama pratik olmak doğru planlamayı, ileriye dönük fikirleri ve kaliteli üretimi öldürüyor sanırım.
Katılırsınız katılmazsınız bilemem ama, pratik olma işini biraz abarttık sanırım.
Yeni tasarlanan binalara bakıyorum da hiç birinin 100 yaşını görebileceğini sanmıyorum? Mayasında yaşlanabilme kabiliyeti yok. Ama her şeyin eskisi yıllanmışı değerlidir derken, tüm yıllanmış değerlilerimizi ömürsüz gelir geçer yapıların içinde yaşar olduk.
Daha vizyoner yapılar üretebilmek ümidiyle…