Amerika’da ev sahibi olmak..

Hayaller Amerika..

Amerika’da bir ev sahibi olmak hayalleri ile vatandaşlık ve daha rahat bir yaşam şansı yakalamak isteyenler için bu aralar bazı kampanyalar düzenleniyor. Web sitelerinde okuyorum bazı kurumlar, Miami’de ev almak isteyenlere konferanslar düzenliyor ve şartlardan bahsediyor. Ama konferanslarda sorulamayan açıklanamayan soruların cevapları ne olacak? Kanunlarına herkesin hakim olmadığı, kiracısını ve yatırımının durumunu görmek için bile 15-16 saatlik uçak yolculuğu sonunda görebileceğiniz, vize gibi dertlerle uğraşacağınız yatırımınızı yapmak için doğru soruların cevaplarını biliyor musunuz?

 

Sizler için sıkça sorulan soruları ve cevaplarını toparladım.

1- Neden Miami?
Miami’de gayrimenkul yatırımı yaptığınızda gelir oranınız Türkiye ile kıyaslandığında nerdeyse 3
katı olacaktır. California eyaletinde gayrimenkul vergi oranı %13’tür, New York’ta %8, Florida ise
herhangi bir gelir vergisi uygulamayan nadir eyaletlerden biridir.

2- Amerika’daki evimi alırken pazarlık edebilir miyim?
Evet. Ancak en fazla %5-10 arası bir fiyat indirimi bekleyin. Liste
fiyatlarında piyasanın çok dışında satış rakamı zaten olmaz.

3- Herkes ABD’de ev alabilir mi?
Evet, ikamet etsin veya etmesin, herkes ABD’den ev alabilir.

4- Amerika’da ev almak bana oturma, çalışma ya da vatandaşlık izni getirir mi?
Hayır vermez. Bu tamamen ayrı bir süreçtir.

5- Amerika’daki evimi alırken komisyon ödeyecek miyim?
Hayır. Alıcılar komisyon ödemez. Ücretleri satıcı öder ve genellikle % 6 seviyesindedir. Alacağınız daireyi kiralarken toplam yıllık kiranın %10’u ev sahibi tarafından ödenir. Alıcı ve kiracı komisyon ödemez. Bazı çok istinai durumlarda icradan satılan veya ticari gayrimenkulde alıcı da ücret ödeyebilir.Bu durumda Alıcı önceden bilgilendirilir.

6- Amerika’daki evimi alırken hangi işlemleri yapacağım? 
Kişisel Banka hesabı açılması önerilir. Evin satış işlemleri için
Bir avukat tutmanız önerilir. Mülk Şirket üzerine alınacaksa, şirket kurulumu oldukça basittir. Şirket kurularak alım şu anda en yaygın uygulamadır Genelde 1-2 günde kurulur. Mülk satıldığında, şirket de kendiliğinden fesih oluyor.
Avukatlık masrafları çalıştığınız avukata göre değişir. Ama genellikle kapanış masraflarının içindedir. İşlemi avukat ile yapma zorunluluğu yok ancak bir avukat ile çalışmanız önerilir.
Süreç adımları şunlardır:
a. Teklif kontrat
b. Kontrat kabülünde, 3-5 gün içinde depozito
c. % 5-10 oranında depozito avukatın bu işlemler için kullandığı yeddi emin (escrow) hesabına yatıyor.
d. 10-15 günlük inspection period (inceleme dönemi) başlıyor.
e. Ev incelenip bir problem tespit edilmezse kapanış işlemleri avukat tarafından tapu şirketi ve karşı tarafın avukatı ile beraber başlatılıyor.
g. Kapanış mortgage söz konusu ise daha uzun sürüyor.
h. Nakit işler 30 günde, finansman varsa en çok 45-60 günde gerçekleşir.
i. Satış için finansman söz konu ise, kapanışta işlemin yapılacağı yerde şahsen olunması
gerekiyor.
j. Nakit alımda bu tip bir ihtiyaç yok.

7- ABD’de mortgage kredisi için başvuru yapıp kredi alabilir miyim?
Evet, 30 yıla kadar mortgage kredisi kullanabilirsiniz.

8- Mortgage başvurusu yapmak için ne kadarlık bir peşinat ödemesi yapmalıyım?
%50 peşinat ödemesi yaparak mortgage başvurusunda bulunabilirsiniz.

9- Satın alma süreci ne kadar sürüyor?
Ödeme koşullarına bağlı olarak satın alma süreci yaklaşık 2 hafta sürmektedir.

10- Satın alma esnasında anlaştığımız fiyatın üzerine ödeyeceğim ek ücret ya da maliyetler
nedir?
Genellikle %1,5-2 arası kapanış masrafları vardır.

11- Yıllık emlak vergisi ne kadardır?
En fazla %2. Ancak bu rakam konutlarda piyasa fiyatından değil o bölgenin belediyesinin belirlediği değer üzerinden ödenir. Genellikle bu değer piyasa değerinin altındadır.

12- Benim Amerika’da olmadığım dönemde evimle kim ilgilenecek?
Gayrimenkul Danışmanı

13- Evimi kiraya verebilir miyim? Evimin kira değeri nedir?
Evet kiraya verebilirsiniz. Ancak alacağınız daire bir condo(residans)’da ise her binanın kiralama ile ilgili belli kuralları vardır. Bunlara uymak gerekir. Kira değerleri konusunda spesifik daire bazında değerlendirilmelidir. Bu kurallar her condo(rezidans)’ya gore değişir. Zaten kontrat öncesi genellikle bu kurallardan belli başlıları açıklanır. Condo(rezidans)daire satın alınırken condo(rezidans)’nun yönetimine diğer işlemlerle eş zamanlı olarak başvurulur. condo(rezidans)’nun onayı olmadan herhangi bir satış söz konusu olamaz. Bu süreç 1 hafta ile 10 gün arasında değişir.

 

Ender AYDOĞDU

 

Müşteriyi kazandığın an, kaybetmeye başlarsın..

Her piyasanın çıkış ve inişleri olmalıdır. Bu dalgalanma olmadan yatırımlar değer kazanamaz. Peki kim kaybedecek? İşte kimsenin başına gelmesini istemediği şey bu aslında..

Amerika’da 2008 civarı başlayan mortgage krizi çok iyi bir örnektir. Her yatırımcı kazanıyor,  her kredi kullanan kiracı buluyor ve piyasa git gide büyüyordu. Taa ki bankaların, kredili yatırım yapanlara ikinci ipotekleri kullandırmaya  başlamasına kadar her şey iyiydi. Çünkü taleple doğru orantılı değer artışı söz konusuydu. Şöyle düşünelim herkes gayrimenkul yatırımı yapmak isterse, piyasa yoğun talebe yükselen fiyatlama ile cevap verir. Yükselen değer, ilk kullandırılan değerden belli bir oranda arttıysa ve bu geçen zaman içinde ilk kullanılan kredinin %30-%40’ı ödendi ise, ilk verilen ipotekten boşa çıkan bir bedel oluşur. İşte vakit kaybetmeyen genius finans piyasası çalışanları ikinci ipotekleri oluşturup yeni krediler verip, bu yeni ipotekleri menkul kıymete dönüştürüp satmaya başlarlar. (yanlış anlaşılmasın, ikincil ipotek 2008 Amerika Mortgage Krizinden çok çok önce de vardı, sadece nihai tüketiciye uygulanmıyordu.) Böylelikle herkes, birden fazla gayrimenkul alabilecek ya da eskiyen mutfaklarını dekore ettirebilecek para kaynağına sahip olacaktı.

Peki piyasanın doygunluğu? Hesaba katılmamış mıydı? Tabi ki hesaplanmıştı. Finans cephesinde önce model oluşturulur, risklerine bakılır ve her senaryo düşünülür. Her iyi ve kötü senaryonun da bir çıkış noktası vardır. Son kullanıcıya verilen tüm bu ipotekli kredilerdeki talep, piyasanın doygunluk zamanı geldiğinde azalmaya başladı. Bu arada oluşan bir balonu tetiklemek üzereydi.

 

Değer artışı durmuş ve düşmeye başlayan gayrimenkuller, Likidite kaynaklarının durması, o güne kadar yapılmış finans kuruluşları ve yan sektörlerdeki istihdamın hızla işten çıkartmaları, işsizlikle başlayan ve en sonunda ödenemeyen krediler.

Peki kötü senaryo başladıysa, baştan düşünülen önlem paketi? O nerede?!

İşte önlem paketi devreye giriyor. Birincil ipotekler sayesinde oluşturulmuş, ikinci ve üçüncü ipotekler sayesinde yaratılıp satılmış menkul kıymet kağıtları… Bir kaç finans şirketini batırırsak ne olur? Elinizde kağıttan başka ne kaldı?

İşte bir krizi ihraç etmenin en güzel ve en etkili yolu… Kendi topraklarında biraz işsizlik, biraz el koyulan ipotekler.. (ama verilen kredi değerinden daha düşük) Peki ya dışarıda? Halka verilecek krediler için likidite çözümü olarak dışarıya satılan kağıtlar? Onlar nerede? Sizce bu kağıtları, kendi içinde halka satsa kısır döngü oluşmaz mıydı? Tabi ki kaynak Avrupa! Bir sistemin işleyip ilerlemesi için, mutlaka bir dış kaynak gereklidir ama kaynaklar kar görmedikçe beslenmeye devam etmezler. Tabi ki kar vaad etmelisin ama bir yere kadar..

İşte o büyük batış ve kar umuduyla beklerken sonu hüsran. Kim için? Artık sorunun cevabı çok basit. 🙂

Her yükselen değerin, bir gün düşmesi gerekir ki yeniden yatırım değeri olsun. Şimdi yeni kaynak arayışında olanlar daha sert yöntemler uyguluyor.

Bunca zaman uygulanan yöntem hiç değişmedi. İhtiyacı belirle;

Amerikan halkının ihtiyacı, ürettikleri ürünleri güzel pazarlayan ve dünyaya satabilen yetenekler hızla zenginleşmeye başladı. Çünkü dünyanın öbür ucunda, savaştan ve fikir çatışmalarından uzak bir hayat sürüyorlardı. (Yaşadıkları iç savaş dönemini saymazsak) Bu zenginlik, çalışanları için ihtiyaç listesini arttırdı. “Amerikan rüyası”, aile, bir ev, iki çocuk ve bir evcil hayvan. Halkının ihtiyacını iyi belirleyen yöneticiler, herkesin bir ev alabilmesini kolaylaştıracak yöntemler geliştirdiler. “Mortgage” Yazının başında da söylediğim gibi her parlak fikrin bir düşüş noktası olması lazım. Her durumda satış yapılan bir piyasada değer yaratmak önemlidir. Bu harika bir örnek, parlayan ve çok kazanılan bir piyasa, yavaş yavaş batacağına, moraller bozulacağına hızlı batırmak ve tekrar parlatmak. Muhteşem bir fikir 😉

Şimdi bir ürünü satmak için bir müşteri bulduğumuzda onu mutlu etmek için neler yaptığımıza bakalım. Müşterimizin ihtiyaçlarını belirledik, fiyatta anlaştık, ürünü sattık. İşimiz bitti mi? Yeni başlıyor.

Sattığınız şey bir gayrimenkul ise sunacağınız yan hizmetlerde birlikte geliyor. Eğer projeden satılmış bir gayrimenkul sattıysanız, teslim aşamasına kadar geçen sürede müşteri sorularına ve çevreden gelen seslerle uğraşmalısınız. Müşteri asla durmaz, satın almış olsa bile, daha iyi fiyata var mı? Daha iyisi var mı? Benimle birlikte başka bir arkadaşım daha aynı yatırımı yapar mı? Sorularına cevap arar. Zaten hazırda var olan bir gayrimenkul sattıysanız, yatırımcı ise kiracı bulmanız gerekli, kiracısı varsa onun kiracısının devam olması için elinizden geleni yapmaya çalışırsınız. Satış sırasında verilen sözler asla unutulmaz, hatta verilmeyenler bile bile unutulmaz bazen. Yukarıdaki gibi bir krizin ortasında bir satış yaptıysanız, işiniz de gerçekten usta olmanız gereklidir. Hele ki Amerika gibi yarattığı krizi kendine fayda olarak dışarıya ihraç edebilen bir ülkede yaşamıyorsanız. Siz krizin üçüncü aşamasındasınız, ilk zararı gören Avrupa’nın kaynak arayışında pazar olabilecekken müşterilerinizi yönetmeyi ve aynı zamanda satışa devam etmeyi bilmelisiniz.

Kolay mı “müşteriyi kazandığın an kaybetmeye başlamak?” Bunun her zaman böyle olacağını bilerek yaşarsan kolay! Kriz olmasa, rakiplerin var, rakiplerin olmasa fısıltı gazetesi var. Burada yapman gereken sattığın ürünün piyasanın içerisinde ayrışmasını sağlamak ve bunu her zamankinden daha iyi anlatabilmek. Aslında bu bir ekip işi, iyi tanıt, iyi yönet ki farkın görünsün..

Az bulunan, farklı görünen, kalitesi iyi anlatılan şey her koşulda değer kazanır.

 

Ender AYDOĞDU